top of page

Yirmili Yaşlar, Kararsızlık ve Yitip Giden Potansiyeller

  • shetalkspurple
  • 30 Eyl
  • 4 dakikada okunur

Merhaba sevgili okur,


Bu yazıyı yirmili yaşlarında olup henüz kendine net bir yol çizmemiş, birçok şeyi isteyecek kadar cesaretli, istediği her şey olma yolunda bir adım atamayacak kadar kararsız herkese -özellikle de sana- adıyorum.


Sahi, hem her şey olabilecek potansiyele sahipken hem de henüz hiçbir şey olamamışlığın mahcubiyetini taşırken insan çıkacağı yeni yollara nasıl karar verir? Bütün kararsızlıklarla, bilinmezliklerle nasıl mücadele eder insan? Benim bu tür durumlarla mücadele eden biri olduğum pek de söylenemez. Aksine kararsızlıklarımla ve geleceğin bilinmezlikleriyle birlikte var olma konusunda epey bir ustalaştım diyebilirim. Yanlış anlaşılmasın; ustalaştım demek bu durumlar beni artık rahatsız etmiyor demek değil, yalnızca bu rahatsızlık hissiyle birlikte yoluma devam etmeyi öğrendim demek. Kararsızlıklarımın, korkularımın ve ikilemlerimin hepsinin elinden tuttum, yeri geldi durdum düşündüm, yeri geldi yürüdüm. Peki buraya kadar nasıl geldim? Kendini tek bir lisansla, alanla, hobiyle, ilgiyle kısıtlayamayan kız kardeşim; yazımın bu kısmı sana biraz fazla tanıdık gelebilir.


Kararsız kalışlarıma epey bir süredir alışkınım aslında. En sevdiğim kitap türü yoktur mesela, hem roman okumayı çok severim hem ilgi duyduğum sayısız alanlar hakkında bilgi kitapları. Kendimi en iyi hissettiğim egzersizler hem pilatestir hem yoga. Belli bir giyim tarzım da yoktur aslında. O gün kendimi nasıl beğenirsem o şekilde giyinirim. Kimi zaman çok sakinimdir kimi zamansa çok enerjik. Çok sevdiğim bir şarkı veya film türü de yoktur, hepsini çok severim. Her zaman sadık kalacağım bir günlük rutinim yoktur. Geleceğimi adayacağım mesleği de henüz netleştiremedim. Bir psikolog ve halihazırda bir sosyoloji öğrencisi olarak yapabileceğim sayısız işler duruyor önümde. Bir psikoterapist mi olacağım? Ya da bir sosyolog? Belki akademi hayatımı devam ettirerek bir araştırma görevlisi veya kurumsal bir alanda insan kaynaklığı yapacağım. Hepsini ve her şeyi deneyimlemek istiyorum.


Eskiden bunları düşündüğümde herhalde benim karakterim oturmadı diye düşünür, kendimi bir türlü içinde rahat edemediğim kalıplara sığdırmaya çalışırdım. Halbuki yirmili yaşlarımda fark ettim ki kendimi sınırlamadan da var olabilmek ne kadar da güzelmiş. Hem hiçbir şey olmak zorunda olmadan hem de her şey olabileceğimi bilerek yoluma devam etmek, zaman zaman zor olsa da ne kadar özgürleştiriciymiş.


Evet; zaman zaman zor olsa da diyorum çünkü bazen insanın hem her şeyi istemesi hem de istediği her şeyi aynı anda olmaya çalışırken bir yerlerde hep eksiklikler kalması yorucu olabiliyor. Kendini başarısız hissettirebiliyor tüm bunlar. Üniversite hayatımın büyük bir bölümünde hiçbir zaman yetkin bir psikolog veya sosyolog olamayacağımı düşündüm mesela. Tam bir psikolog gibi düşünmek için fazla sosyologtum ve aynı şekilde tam bir sosyolog olabilmek içinse fazla psikologtum. Ya da, senelerce pratik yapmama rağmen hala yogada ustalaşmış sayılmam çünkü ona ayırabileceğim vaktin bir kısmını da pilatese harcamaya karar verdim. İkinci yabancı dil öğrenme konusunda da pek iyi sayılmam aslında, çünkü ne zaman yeni bir dili öğrenmeye başlasam öğrenmek istediğim diğer diller içimde kalıyor ve başka bir dil öğrenmeye geçiyorum ve bu döngü böyle sürüp gidiyor. Durum böyleyken, içimde bir noktada hep bir yetersizlik hissi kalıyor. Böyle anlarda; bu başarısızlık hissinin beni tanımlamadığını ve zaten başarı kavramının modern toplumda insanları sistemin içinde tutmak için anlamsal ve bağlamsal değişikliklere uğradığını, benim kişisel zaferlerimin veya mağlubiyetlerimin beni başarılı ya da başarısız olarak tanımlamayacağını hatırlatmaya çalışıyorum. Bu; belki kendini başarısız, yetersiz veya eksik hissettiğin bir zamanda senin de kendine yapabileceğin bir hatırlatma olabilir.


İnsanın karar vermesi gereken önemli anlarda neyi seçeceğini bilememesi de bir diğer zorluk olabiliyor. Dünya üzerindeki tüm dilleri konuşabilmek; tüm kitapları okuyabilmek; psikoloji, sosyoloji, felsefe, mitoloji, arkeoloji, edebiyat ve diğer sayısız alanda uzmanlaşabilmek; dünyada gezilmemiş tek bir yer bile bırakmamak; yazmak; dans etmek; yüzmek; koşmak ve uçmak istiyorum. Aynı anda her yerde, her şekilde, her şey olmayı deneyimlemek istiyorum. Ve konu bir taneye karar vermek olduğu zaman bazen kararsızlığım öyle artıyor ki kendimi hiçbir şey olamamışken buluyorum. Ne zaman benzer bir durumda bulsam kendimi, aklıma Sylvia Plath'ın Sırça Fanus kitabındaki incir ağacı analalojisi geliyor aklıma. Şöyle yazmıştı Sylvia Plath:


...Yaşamımın, öyküdeki yeşil incir ağacı gibi önümde dallanıp budaklandığını görüyordum. Her dalın ucunda tombul, mor bir incir gibi eşsiz bir gelecek beni çağırıyor, bana göz kırpıyordu. İncirlerden biri, eş, mutlu bir yuva ve çocuklardı; bir başkası ünlü bir şair, öteki parlak bir profesör … bir başkasıysa Olimpiyat şampiyonu bir kadındı, ve bu incirlerin üzerinde ve ötesinde, ne olduklarını pek çıkaramadığım bir sürü incir daha vardı. Kendimi dalların çatallandığı noktada otururken görüyordum, incirlerden hangisini seçeceğime bir türlü karar veremediğim için açlıktan ölüyordum. İncirlerin hepsini ayrı ayrı istiyordum ama birini seçmek ötekilerin hepsini kaybetmek demekti ve ben orada karar veremeden otururken incirler buruşup kararıyor, birer birer toprağa, ayaklarımın dibine düşüyorlardı...

İncirlerden birden fazla yemek mümkün müydü? Ya dökülenler? Zamanla dökülen incirlerin yerine yenileri çıkmaz mıydı mesela? Ben yeni incirlerin çıkma potansiyeline tüm benliğimle inanıyorum. Yitip giden potansiyellerin yerine yeni potansiyellerin keşfedileceğine, kaçırılan fırsatların başka fırsatlara yer açacağına ve hayat denilen deneyimler bütününde yeni deneyimlerin hiçbir zaman tükenmeyeceğine inanıyorum. Ve elimin uzanabildiği, incirler dökülmeden vaktimin yettiği tüm incirlerin tadına bakmak istiyorum. Bazı incirleri tattığımda beğenmeyecek ve bırakacağım. Bazılarını ise çok beğenip sonuna kadar yiyeceğim. Bu esnada bazı incirler dökülecek, bazı yeni incirler belirecek. Deneyip yanılacağım. En önemlisi ise tüm bunları yaparken dışarıdan gelen "Hadi karar ver artık!", "Vakit kaybediyorsun!", "Senin incirlerin yeteri kadar iyi değil." gibi seslere aldırış etmeyeceğim.


Çünkü insan dediğimiz varlık; kendisini tek bir boyutla kısıtlamak, yalnızca bir meslek veya bir ilgi alanı veya bir kişilik özelliği ile kendisini tanımlamak için fazla komplike. Aynı anda her şey olamayabiliriz fakat olma yolunda, öğrenmeye ve keyif almaya açık bir şekilde hayat yolculuğumuzu sürdürebiliriz. Bazen bu yolculukta geri dönebilir, yön değiştirebilir, farklı bir yolu deneyebiliriz. Hedefe ulaşamasak da yolculuktan öğrenebilir, keyif alabilir ve kendimizi sandığımızın aksine hedefte değil, yoldayken keşfedebiliriz. Bütün bunlar için biraz cesaret, biraz zorluklarla mücadele etme azmi ve sınırsız hayal gücüne ihtiyacımız var. İyi haber şu ki tüm bunlar zaten içimizde yer alıyor. Belki biraz ilham ve doğru zamanlamayla açığa çıkmak için bekliyorlar. Senin incirlerin sana nasıl deneyimler gösteriyor? Sen hangi incirlerin peşinden macera dolu yolculuklara atılacaksın? Belki de yola çıkmanın vakti gelmiştir...


Not: Deneme ve yanılma yolculukları, deneyimlerde var olmak ve korkmadan - kendini sınırlamadan çok boyutlu şekilde yaşamı kucaklamak güzeldir. Ve fakat; bu yolculuklarda en önemli nokta kendine ve bir başkasına ya da başka canlılara zarar vermeden, kötülük çukurlarına düşmeden, kendi etik değerlerinle uyumlu biçimde yol almak en güzelidir.







 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Seni burada görmek çok güzel.

Merhaba sevgili okur, SheTalksPurple'a hoşgeldin. Genç bir kadın olarak zaman zaman neşeli, özgüvenli veya cesur; kimi zamanlarda ise...

 
 
 

Yorumlar

Yorumlar Yüklenemedi
Teknik bir sorun oluştu. Yeniden bağlanmayı veya sayfayı yenilemeyi deneyin.

BANA ULAŞMAK İSTİYORSAN:

© 2035 by Train of Thoughts. Powered and secured by Wix

bottom of page